13 Nis 2010

burdayım!!

evet işte burdayım.. gitmedim senden çook uzaklara.. sevdiğim pekçok insandan ayrıldım belki ama senden kopamadım, ayrılamadım... internetin olduğu heryerde yanımdasın :)
evet geldik Amerika'ya. yerleştik üniversitenin sağladığı eve. hatta o kadar oldu ki geleli bu cuma başka bir eve taşınacağız :) neyse geçelim şimdi buraların maceralarını, eminim sen oğlumun ameliyatını merak ediyorsundur. ve sonrasını.. buraya gelene kadar yaşadıklarımızı..
yavrucuğumun ameliyatı aniden oldu.. psikolojik olarak hazırlıksızdık. zordu bizim için. eminim onun için de. ameliyatın olduğu gün ve sonraki iki gün hiç konuşmadı bizimle. bademcikleri alındı ya, boğazı acıyordur ondan konuşmuyordur dedik ama tabi ki kim bilir?? hele ameliyat olduğu gün... ah o gün ne kadar zordu... oğlumuzu hastabakıcı alıp ameliyathaneye götürürken bile sorguluyorduk bu kararımızı.. çok ağladı ameliyata giderken.. ama hastabakıcı da o kadar iyiydi ki.. kıyafetlerini çıkartmamasına bişey demedi "sen böyle gel bakalım hadi"dedi. üstelik asansöre kadar kucağımdaydı. ameliyathanenin kapısına kadar ise babasının kucağında.. ama hep ağladı yavrum.. o ameliyattayken benim de kulağımda hep o ağlama sesi çınladı.. sonra eşimle odada ağladık. tutamadık.. sarıldık birbirimize hem de sımsıkı... sonra kantine indik. ama boğazımızdaki o yumruk geçmedi bir türlü.. oradaki çocukları gördükçe... zor dakikalar geçirdik, çok zor.. birlikte göğüsledik.. sonra bir arkadaş aradı. adını nasıl kodlayacağımı bilemiyorum ama gül diyeyim, bu hayatta hep gülmesi için.. ameliyatı tesadüfen aradığında öğrenmişti önceki gün.. napıyorsun, yurtdışı hazırlıkları nasıl gidiyor diye aramıştı ve o gün ameliyat olacağını öğrenmişti.. gül ahmet faruk ameliyata girdiğinde, çıkmasına az kala aradı. nerdesiniz dedi.. gelmene gerek yok lütfen gelme, işin vardır dedim. ben senden izin istemiyorum, gelebilir miyim diye de sormuyorum sadece hangi hastaneydi onu söyle dedi. söyledim. ve öyle bir zamanda geldi ki... tam oğlumu ameliyattan çıkardıklarında. asansörün kapısında beraber bekledik çıkarmalarını.. ve yavrumun inleyişleri, korku dolu hırıltılarını duydu, sedyede büzülmüş yattığını gördü... tıpkı benim gördüklerimi gördü. buz kesti o da beim gibi.. çünkü o da bir anne.. ama varlığı bana o kadar destek oldu ki.. iyi ki gelmiş.. ve işte o zaman anladım geleyim mi sorusunun ne kadar anlamsız olduğunu böyle durumlarda!! gideceksin!! sormadan!! yanında olacaksın, izin istemeden!! bunu oğlumun ilk ameliyatında da yaşamıştım. "birlikte cappucino içmekten hoşlandığım arkadaşım " ve sevgi de dinlememiş, hatta sormamış gelmişlerdi. varlıkları bize destek olmuştu... zor gün dostu kötü gün dostu işte buna deniyor! "birlikte cappucino içmekten hoşlandığım arkadaşım" oğlumun doğumunda da yalnız bırakmamıştı beni...
neden yazıyorum bunları?? belki hala ankarada olsam bunları bu kadar düşünmezdim. ama insan uzakta olunca daha da bir anlıyor gerçek dostların kıymetini.. işte şimdi bonusu çok iyi anlıyorum...
tabi ki bu süreçte bizi telefonlarıyla, mesajlarıyla, hatta evimize gelerek yalnız bırakmayan arkadaşlarımız da oldu. olmadı değil.. apdi ve ramo mesela ameliyat günü gelmek istiyoruz ama napalım, sizce nasıl uygun diye sormuşlar eşime.. eşim de oğlumun ameliyattan çıktığını bizim de doktor gelip gördükten sonra çıkacağımızı söylemiş, gelmenize gerek yok diye de eklemiş.. aslında ben isterdim gelmelerini.. ama tabi ki diyemezsin ki..herkesin ne kadar yoğun çalıştığını biliyorsun.."birlikte cappucino içmekten zevk aldığım "arkadaşım da ahmet faruk biraz kendine geldiğinde geldi hastaneye. kapı açıldı ve o girdi.. onunla sadece cappucino içmekten değil sohbet etmekten de zevk alırım. ve onunla sohbet etmek o kadar iyi geldi ki bana.. ve tabi oğlumun ilk ağlayışını duyan doktorumuz da bizi yalnız bırakmadı. konuştuk güldük.. iyi geldi..
uzun lafın kısası hem o zaman hem de burada şunu anladım ki asıl iş "yanında olmakta".. buradaki maceralarımızı sonra anlatayım.. oğlum şimdi terncilik oynamak için yanına çağırıyor. :) ama bundan sonraki postta uçak yolculuğuna kadar olan zaman dilimini paylaşmak istiyorum seninle. ve bir sürpriz. sana burada yaptığım yemeklerden de örnekler vereceğim. amerikaya gelecekler için hazırlık olur diye.. çünkü ona alışmak da zaman alıyor. :)

21 Şub 2010

Oğluma.....(1)

"

bekleme
ben senle gunesi bulmaya geldim
urkme
kavgani sormaya geldim
gucenme
gunesten sunmaya geldim

kapkara geciyor gunler
hesabi yok
ekmegin az
tuzun tadi yok
cocuklar
belki gulmuyor

kayalik sevdalar dikenli yollar
pusu kurulmus dinmez agitlar
yuzune kapanip aglamak vardi
oysa ben seni bulmaya geldim
kalbine gunesi asmaya geldim
tukenme

bekleme
ben senle gunesi bulmaya geldim
urkme
kavgani sormaya geldim
gucenme
gunesten sunmaya geldim

kapkara geciyor gunler
hesabi yok
ekmegin az
tuzun tadi yok
cocuklar
belki gulmuyor

sana yepyeni türküler verdim
uzak dağların ötesinden gelen
sana yepyeni çiçekler verdim
kapıyı aç bulutlar girsin
gülmeyi bilen çocuklar geldi
tükenme

alevlerin arasindan yuzler geciyor
yuzler alevlerden turkulere geciyor
gunler alevler gibi geciyor
kos
ac kapiyi
yeni ufuklar getirmis
gulmeyi bilen cocuklar
bak
cocuklarin ellerinde guzel gunler var
guzel gunler"

Suavi

Çok seviyorum bu şarkıyı.. ve bazı sözleri bana hep oğlumu anımsatıyor.. özellikle "çocukların elinde güzel günler getirmesi".. ya da "ben senle güneşi bulmaya geldim"... Ne bileyim işte..

Oğlum o kadar tatlı ki... Tertemiz bir yüreği, capcanlı gülümseyen gözleri var.. O benim CANIM.. varlığım benim.. herşeyim... çok seviyorum..

Çok sevdiklerimin üzülmeleri ise beni de üzüyor. dayanamıyorum üzülmelerine.

Haftasonu babam geldi Samsun'dan. Annem zaten buradaydı. martın 7'sinde gideceğiz ya Amerika'ya. Biz gidemedik. Onlar geldiler. Bu hafta da kayınvalidemler gelecekler.. Ama içimi burkan akşam babam giderken oğlumun arkasından ağlamasıydı. "Ama anne, ben dedemle anneannemi çok özleyeceğim." diyerek gözleri dolu dolu oldu. Üstelik "ben onları çok seviyorum anneciğim" dedi. Yatarken de bana sarılıp aynı şeyler üzerine konuşunca üzüldüm... Üstelik kuzucuğum bu çarşamba günü hem bademcik ve genizeti ameliyatı hem de sünnet olacak.. Giderayak nerden çıktı diyeceksin. Cumartesi günkü dr. kontrolünde dr. yaptırmamızı önerdi. Gidene kadar iyileşir dediler... Bakalım.. O da ayrı düşündürüyor beni.. 3 yıla iki ameliyat sığdırdı benim yavrum... Çaresi var diye teselli ediyorum kendimi..

Uzun lafın kısası oğlumun üzülmesine dayanamıyorum..

16 Şub 2010

vizeeee

merhaba..
bugün vize randevumuz vardı saat 08:30da.. ama biz 7:40ta oradaydık. :) biraz çay içtik oradaki bir pastanede. sonra içeri aldılar bizi. işlemlerimizin ilk kısmı için pasaport ve belli bazı evraklarımızı verdik görevlilere. onlar da bize randevu sıra numaramız, Amerika'daki haklarımızı içeren bir broşür ve içeride yapmamız gerekenlerle ilgili bilgileri içeren bir kağıt verdi. en çok hoşuma giden kısmı haklarımızı içeren kitapçığı vermiş olmalarıydı. içinde her bilgi vardı. ve göçmen olmasanız da sizin de haklarınız var diyorlardı. süper yani!!
daha sonra girdik. parmak izimizi almak için çağırdılar. parmak iziyle ilgilenen görevli bir Amerikalıydı. o kadar neşeliydi ki.. ve sonrasında vize işlemlerimiz için çağıran görevli de aynı şekilde. güler yüzlü, neşeli.. üstelik ikinci görevli Türkçe de biliyordu. hatta masasında Türkçe Fiiller diye bir kitap bile vardı. düşündüm bizim kurumlarımızı.. sanki gülümseyince karşımızdaki insan bizim tepemize çıkacak gibi hissediyor azarlar gibi konuşuyoruz çoğu zaman.. umuyorum ki ülkemdeki bu "gülümsememe" bir kültürel yönümüz haline dönüşmez de daha çok "gülümseyen" hayata daha olumlu bakabilen, her sözün, her bakışın altında olumsuz imalar aramayan, birbirini gönül rahatlığıyla "incitemeyen" bir topluma dönüşürüz. yani galiba ben birazcık kültürel bir evrim istiyorum.:)

11 Şub 2010

mim yine:)

Yine, yeni, yeniden merhaba:)
Nekocuğumun, tek "follower"ımın mimlediği sorulara cevap verme zamanı gelmiş de geçiyor bile..
Kendimle ilgili 7 şey:
7) Herşeyi severim.. Yalan değil. Şaka da değil.. Evet evet herşeyi severim.. Annemden kaptığım bir özellik bu..
6) Herkesi olduğu gibi kabul etmeye çalışırım. Bu bazen başıma çeşitli çoraplar da örmüştür zamanında.. İnsanız olur derim..
5) Müziği severim.. Sesleri severim.. Dünyadaki her sesi duymak, işitebilmek gibi bir hayalim vardı bir zamanlar.. Bunun için tabi ki de gezmem gerekirdi.
4) Koleksiyon koleksiyonum vardır: peçete, pul, kitap ayıracı, arkadaşlarımın düğün davetiyeleri...
3) Okumayı çok severim. Hem de herşeyi... Sevdiklerimin ses tonlarını, yüz ifadelerini, bakışlarını... Ya da dünyadaki çocukları, ... kısacası hayatı! Bu da annemden gelen bir özellik galiba.. Örnek vermem gerekiyorsa..Mesela 3-4 yıl oluyordur herhalde. Bir gün annemi aradım. napıyorsun dedim. Çünkü çok gürültü vardı. "Kızım ben seni sonra arayayım. Şuan yürüyüşteyim de" dedi. meğer Samsun'da nükleer santral kurulmasını protesto yürüyüşündeymiş. Bir diğer örnekse anneme bir yakınımızla kullanmadığım giysilerimi göndermiştim. Eminim o birşeyler yapar diye. Cumartesi sabahı arayıp "Kızım ben gönderdiklerini olduğu gibi Haiti'ye gönderiyorum. Oradaki insanların depremden dolayı herkesten çok ihtiyacı var" demişti.. Ya demiştim içimden ben niye düşünemedim!!! Zaten onunla sohbet etmekten de çok keyif alırım. Onu bunu çekiştirmeyiz sohbetlerimizde çünkü... Farklı şeyler konuşabiliriz.. Hatta bir keresinde -daha ben lisedeyken- annem, bir arkadaşım ve ben Samsun'da deniz kenarına gitmiştik. Annem "dalgaları duyuyor musunuz? bize birşeyler söylüyorlar" demişti.. Böyle birisi işte :)
2)Süslü şeyleri çok severim. Süslü masalar hazırlamayı, hazırladığım yiyecekleri süslü sunmayı, evimi süslemeyi, süslü kırtasiye eşyalarını, vs...
1) Farklı kültürler ilgimi çeker... En çok merak ettiğim kültürlerden biri de Rusların kültürüdür. Yazarlarını, bestecilerini, eserlerini (bale, opera, buz dansı,vs.) çook severim mesela..
İşte böyleee..:)

ilk cinsel içerikli sorular...

3 yaşındaki bir çocuğun nasıl cinsel içerikli soruları olabilir ki dediğini duyar gibiyim.. Ama onun da kendi çapında merak ettiği bazı konular var.. mesela geçen hafta beni dudağımdan öpmeye çalıştı.. bunun utanılacak birşey olmadığını ona göstermek ama aynı zamanda bir kadın ve bir erkek arasındaki özel bir paylaşım olduğunu vurgulamak istedim. ağzımdan "anneler ve babalar ancak dudaktan birbirlerini öpebilirler" sözü dökülüverdi.tabi ki durur mu oğlum: o zaman sen babamı bir öp de göreyim demez mi???? Allah allah!!" ama anneciğim bu özel bir paylaşımdır. herkesin görmemesi gerekir" dedim. Dedim ama demez olaydım. "neden?" sorusunu yapıştırıverdi. eee, şöyle ki.. diyerek düşünme payı yarattım kendime.. "Bak sen tuvalete gidince yabancıların sana bakması hoş bir durum mu? biz sana bakıyor muyuz ya da?" dedim. "hayır, hoş bir durum değil" dedi benim çok bilmiş tavşanım. "işte onun gibi özel bir durum, çocukların veya başkalarının görmesi hoş değil" diye de son noktayı koydum.
ikinci cinsel içerikli konuşma da bebekle ilgiliydi. aramızda geçen konuşmayı aktarıyorum şimdi:
"Anne biliyor musun benim büyüyünce bebeğim olacak?"
"Öyle mi yavrum. Hadi bakalım inşallah.."
"Hem de benim karnımda büyüyecek, benim bebeğim olacak"
?????????
"Ama yavrum sen benim karnımda büyüdün. Bebekler annelerinin karnında büyür."
"hayır benim karnımda da büyüüüürrr"
"hımm, sen de annemi olacaksın peki?"
"hayır tabi ki de.. ben baba olacağım.."
"hımmmm...."
İçimden geçenler ise: "belli mi olur bir bakmışsın tıp sayesinde babalar de bebeklerini karınlarında taşır bir gün!" ???????

14 Oca 2010

anektodlar...

Kuzucuğumun bazı anektodlarını aktarmak istiyorum buraya.. Unutmayayım diye.. Malum söz uçar yazı kalır demiş atalarımız...
Oğlumun en sevdiği oyunlardandır dinazoru ya da köpeği, bazen her ikisi çocuklarımız olur. ben anneleri, o da babaları olur. Babası, annesi deriz hep.. Dün sabah ise tavşanı çocuğumuz oldu. Hazırlanıyoruz çıkmak için. Servisi gelecek, onu bindireceğiz, sonra da biz gideceğiz servisimize binmeye.. Dedim ki "babası, hadi biraz acele edelim. Bak işe geç kalabilirsin". Bunu duyunca, kendi sandalyesine oturttuğu tavşanını aldı kucağını, "bak yavrum. benim şimdi işe gitmem gerek. ama sakın unutma ben seni çok seviyorum. akşama da geleceğim. şimdi annen de işe gidecek, deden de işe gidecek."!!!!!!! dede dediği kişi ise eşim... Onu göstererek böyle diyor.. Daha önce hiç böyle bir konuşma geçmemiş evde.. amaan dedim oğlum büyümüş de akrabalık bağları hakkında yorum da yapabiliyor..
Diğer bir anektod ise bu sabaha ait. Oğlum kemerini almış eline. Kıvırmış ucundan. Başı dışarıda kalmış. Oyuncaklarına gösterip "bak bu 6", sonra ters çevirip "bak şimdi 9 oldu"... Bir de kemeri açıp: "Anne sence bu ne oldu?" diye sordu. Onun ne diyeceğini merak ediyorum bir taraftan yaratıcılığını köreltmek istemiyorum bir taraftan "Aaaa değişik birşey olmuş sanki...." dedim. "Eveet sanki yol olmuş di mi??? Metro ya da tren yolu." !!!!
Harika dedim kendi kendime... Ve çok mutlu oldum.. Sabahları pozitif başlamak güne oğlum sayesinde çok mutlu ediyor beni...

11 Oca 2010

MİMMMMM

Yaa ama ben daha birincisini bitirmemiştim ama çok sevgili arkadaşım NEKO'nun miminin tamamını bugün yapacağım... Bitireceğim ve içim rahat olacak.. Böylece başka konulara zamanı geldikçe bol bol yer vereceğim..

1. Sizi en çok üzecek olay?
Sevdiklerimi kaybetmem!!! Bu sadece ölüm manasında değil... Onların içimi ısıtan sıcaklıklarını kaybettiğimde de çok yaralanırım.. Üzülürüm, hatta yas tutarım arkalarından günlerce, aylarca, eğer sürüyorsa hala yıllarca.. Dayanamam sevdiğim insanları, değer verdiklerimi incitecek ufacık bir davranışta bulunmaya, ya da bana güvenemediklerinden ötürü kalbimi yaralamalarına..

2.Nerde yaşamak isterdiniz?
Evimde, yuvamda.. Yuva dediğim mekan ailemle birlikte olabildiğim yerdir. Ailem neredeyse orası yuvamdır benim. İster Ankara olsun ister Van, ister Tallahasse... Yeter ki ailem yanımda olsun, eşim ve oğlum...
Ama dönemsel olarak vaktimi yine ailemle geçirmek istediğim yerler var.. Mesela kışın devremülkümüzde ki kendisi bir termal tesistir, yazınsa Ege'den ileride edinebileceğimiz bir yazlıkta ve İstanbulda... Akademik çalışmalar için zaman zaman Ankara'ya gelmek de gerekir tabiii... Ve kısa süreli olarak her yıl farklı bir ülkede... Eşimle böyle hayallerimiz var bakalım.. Ama ille de yuvam, ille de yuvam.. Yukarıda saydıklarım olmazsa çok farketmez ama yuvam olmazsa..... yıkılırım heralde..

3. Yaşayabileceğiniz en mutlu an?
Yaşamım zaten mutlu anlarımın toplamı.. Yavrumun kokusunu çektiğimde içime, onun gözlerindeki mutluluk pırıltılarını gördüğümde, eşimle karşılıklı kahvemizi yudumlarken sohbet ettiğimizde, çok sevdiğim "bir" arkadaşımla cappucinolarımız içtiğimzide... o kadar çok ki... Çok şükür..

4. Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?
Pek çok hatayı.. Ama karşı taraf anlayıp özür dilediğinde... Tabi ki affedemediklerim de var... Bu konuda da Nekoya katılıyorum.

5. En sevdiğiniz erkek karakter?
? Şimdi esasında ne diyeceğimi bilemedim.. Ama yukarıda yazdıklarımdan da anlaşıldığı üzere evimi yuva yapan iki erkek benim hayatımdaki en çok sevdiklerim...

6. En sevdiğiniz ressam?
Monetden tutun Arcimboldoya kadar pek çok ressamı severim.. Van Gogh'un tabloları içime huzur verir...

7. En sevdiğiniz müzisyen?
Candan Erçetin , Funda Arar diyebilirim Türkiye'den. Yurtdışından ise Enya, Elvis ilk aklıma gelen isimler...

8. Bir erkekte en sevdiğiniz özellik?
Kibarlık, nezaket, romantizm... aynı zamanda gerçeklik...

9. Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş?
bütün yaptığım işleri yaparken aslında mutlu oluyorum.. buna iş yapmak ya da yapabiliyor olmak desem doğru olacak galiba..

10. En sevdiğiniz renk?
Beyaz.. Bütün renkleri barındırdığı üstelik yansıttığı için...

11. En sevdiğiniz çiçek?
Nergisler..

12. Tarihte en sevmediğiniz karakter?
????? tarih adı üstünde tarihtir. O dönemde yaşamadığım için, o dönemin sosyal olaylarını, sosyal ve politik durumunu yaşamadığım için önyargı beslemek istemiyorum.. O nedenle kimseyi sevmemezlik yapmak istemiyorum. Ama bugün en sevmediğim karakter sorulsa söyleyebileceğim bir kaç isim var kafamda.. Bugün yaşadığım, ve sosyo kültürel ve politik ortamı bildiğim için...

13. Nasıl ölmek isterdiniz?
Evimde.. Huzur içinde...

14. Hayattaki sloganınız?
"hiçbir problemin hayatındaki sevdiğin bir insanın önüne geçmesine izin verme!!!"

15. Şu anki ruh haliniz?
Mutluyum galiba... :)